Stellantis, bu sistemin düşük ışık koşullarında ve kötü hava şartlarında da etkili olduğunu belirtiyor. Ancak dikkat etmemiz gereken bir nokta var: yüksek hızlarda, sistem yalnızca adaptif hız sabitleyici ve şerit değiştirme yardımı gibi temel işlevleri destekliyor.
AutoDrive, şirketin kendi geliştirdiği ‘Beyin’, ‘Akıllı Kokpit’ ve birçok gelişmiş sensör ile yazılım algoritmasının birleşimi ile çalışıyor. Otonom sürüş seviyeleri arasında L2, L2+ ve L3 seviyelerine yönelik ilerleme kaydettiklerini özellikle vurguluyorlar.
- L2: Temel otonom sürüş fonksiyonları.
- L2+: Hızla gelişen bir trend, ancak henüz tam anlamıyla uygulanabilir değil.
- L3: Şu anki hedef düzey.
Stellantis'in bir sonraki hedefi, bu "eller serbest-gözler serbest" teknolojisini 59 mph (yaklaşık 95 km/s) hızına kadar çıkarmak. Ancak bu hedefe ne zaman ulaşacakları, hangi modellerde uygulanacağı ve maliyeti hakkında henüz net bir bilgi bulunmuyor.
Daha önce BYD, uygun fiyatlı modellerinde otonom sürüş teknolojisini tanıtmıştı. Tesla ise Autopilot sisteminin fiyatını düşürerek abonelik modeline geçiş yaptı. Otonom sürüş pazarındaki rekabet gün geçtikçe artıyor.
Stellantis’in otonom sürüş teknolojisi, şehir içi sürüş deneyimini gerçekten de heyecan verici bir seviyeye taşıyor. Otonom sürüş alanındaki bu yenilikler, otomobil sahiplerinin yaşamını kolaylaştırma potansiyeli taşıyor. Ancak, daha birçok sürpriz için sabırla beklememiz gerekecek.