Thomas Müller, Jaguar Land Rover'da (JLR) Ürün Mühendisliği'nden sorumlu yönetici olarak, elektrikli araçlar için devrim niteliğinde bir strateji üzerinde çalışıyor. Geçmişte Volkswagen'de yaptığı yenilikçi çalışmalarıyla tanınan Müller, Range Rover için neden köklü bir değişim yerine optimizasyonu tercih ettiklerini açıklıyor.
JLR, elektrikli Range Rover'ın tasarımında köklü değişiklikler yapmaktan kaçınıyor. Müller, “Tasarım stüdyosuna ilk girdiğimde, ‘Bu aynı şey’ dedim. Ve yanıt, ‘Evet, bu bir Range Rover’ şeklinde oldu” diyerek, mevcut tasarım unsurlarının korunmasının markanın esas karakterini kaybetmemesi için önemli olduğuna vurgu yapıyor.
Müller, yazılımın dijitalleşme sürecinde önemli olduğunu, ancak iyi bir donanım temelinin gerekli olduğunu belirtiyor. Araçların, güvenilir bir altyapı üzerine inşa edilmiş daha sofistike yazılım özellikleriyle geliştirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Böylece elektrikli Range Rover, zamansız lüks ve modern teknolojiyi bir araya getiriyor.
Elektrifikasyonun geleceğin bir parçası olduğunu kabul eden Müller, farklı bölgelerin bu geçişe farklı hızlarda adapte olacağını belirtiyor. Bu nedenle, güç aktarım organlarında esnekliğin korunması önem taşıyor.
Sonuç olarak, Range Rover'ın özgün karakteri korunuyor. Müller, aracın kendine özgü bir hissiyata sahip olduğunu ve bu hissiyatın, direksiyon tepkisinden iç mekan tasarımına kadar her detayda hissedilmesi gerektiğini vurguluyor.
Elektrikli Range Rover, modern teknoloji ile lüksü birleştiren ve zamansız tasarımını koruyan bir araç olarak karşımıza çıkıyor. JLR, ürünün hem ruhunu hem de sofistikelik düzeyini artırarak geleceğe adım atıyor. Thomas Müller'in önderliğinde bu dönüşüm, markanın genetik kodlarını bozmadan, daha akıllı ve uyumlu bir araç yaratmayı hedefliyor.